Es-selamu aleykum kardeşlerim..
Yaşlarımız ilerledikçe tecrübelerimiz çoğalıyor ve dün yaptığımız işleri bugün beğenmez hale geliyoruz, etrafımızı gözlemliyor ve ders çıkarmaya çalışıyoruz. Son 3-4 ayda şahit olduğum ve çok fazla üzüldüğüm konulardan biri de tevhid ehli ve Müslüman olan ailelerin evlerinde huzurun olmayışı… Ya eşi hanımının dünyaya dalmasından, isteklerinden, aynı dert ile dertlenmediğinden şikâyetçi, ya da hanım eşinin onu anlamadığından, ilgilenmediğinden isteklerini karşılamadığından muzdarib… Ne yazık ki aynı fikri yapıya sahip olmak evlendikten sonra bazen mutlu aile tablosu oluşturmaya yetmeyebiliyor.
Destek olunduğu vakit davasına odaklanacak, hizmet edecek erkekler hanımları sebebiyle geride kalıyor, hatta aktif cemaatlere katılamıyor, ev ve iş arası git gel ile pasif bir Müslüman olarak hayatını tamamlıyor. Bu ne yazık ki çok acınılası bir durum. Ümmetin kadınları olarak elimizden geldiğince helal dairesi içerisinde dışarıda ve içeride tebliğ ve davet çalışmaları yapmamız üzerimize düşen en büyük vazifelerden biri. Eşlerimize her konuda teşvik ve destek olmalıyız, elimizden geldiğince dava uğruna kendimizden fedakârlık yapıp ümmete zaman ayırmalı, zevcelerimize de bu konuda destek olmalıyız.
Kişinin akidevi ve ameli olarak kendisini tamamladığı vakit evine çekilip oturması asla caiz değildir. Bu ümmete tebliğ etmek bizler üzerine farzdır, kaldı ki birde eşlerimize fitne olup onları gerek davet çalışmalarında, gerek Allah için hicret etmelerinde geride kalmalarına vesile olur isek ahirette hesabımız çetin olacaktır.
Bazı evli hanım kardeşlerimden eşlerine ‘ya hizmet ya ben!’ diyecek kadar nefsine yenik düştüklerine şahit oldum. Davası olmayan fertler gibi yaz ayları geldiği vakit tatil diye eşlerinin başının etini yiyen, Kur’an okumaya vakit bulamayan ama saatlerce otel araştıran, güya tevhid bilincinde dava kadını olduğunu iddia eden niceleri var. Rabbim bizleri affetsin. Bilinçsiz insanlar gibi ev ve iş arası sadece dünyalık için çalışan hanımının isteklerine koşturan fertler haline getirmeyelim eşlerimizi, bu davaya gözü kara, dava uğruna her şeyi göze almış mücahitler lazım, ümmete hizmet denildiği vakit arkasında karısının lakırtılarını düşünen, akşam eve geldiği vakit nasıl bir yüz ifadesi ile karşılaşacağını düşünen ve bu sebeplerden dolayı hizmetten geri kalan fertler haline getirmeyelim.
Öncelikle şu düşünceyi kendimize yerleştirmemiz gerekiyor; eğer tevhidi akideye sahip birisi isek, tevhidi yeryüzüne kaim kılmak için gerek evde gerek dışarıda her yerde tebliğ yapmak her Müslüman erkek ve kadın üzerine farzdır.
Kendim tevhidi hakikaten yaşıyorum deyip bir köşeye çekilme lüksüne sahip değiliz, evlatlarımızı da eşlerimizi de bu uğurda feda etmeye her daim hazır olmalıyız, yoksa bu din “bana dokunmayan yılan bin yıl yaşasın” düşüncesine sahip olan insanlar ile ilerlemez, dünyaya İslam değil, küfür hakim olur.
Şuursuz ve sütliman geçirdiğin hayatın sana gerisin geri telafisi olmayacak şekilde geri dönecektir. Rabbim bizleri şu kısa ömrümüzde İslam için dünyada iz bırakanlardan eylesin. Söylediklerimizi yaşıyormuş gibi değil de yaşamayı nasip etsin. Hiç şüphesiz bu din nasihat dinidir. Ben bunları önce nefsime sonra sizlere söylüyorum. Rabbim ayaklarımızı dini üzerine sabit kılsın..
Selam ve dua ile..
Rumeysa Yılmaz