Günlerdir dünyayı sallayan esas adı COVID-19 olan benzerlerine göre hızlı ve kolay bulaşan, şu ana kadar da herhangi bir aşısı ve tedavisi olmayan yani aslında insanoğlunun tanımadığı, gözle görülmeyen bir virüs.
Şu an dünya bu virüse karşı aşı geliştirme yarışında. Bakalım bu yarışı Amerika’mı, çin mi kazanacak? Yoksa Avrupa’mı? Corona ailesinden olan bu virüsün akrabaları sayılan mers ve sars virüslerini daha önce duymuştuk insanlık olarak. Şimdi de bu virüsle tanışıyoruz. Özellikle zulümde ileri giden Amerika, İtalya, Çin gibi ülkelerde çokça can yaktığını haberlerden öğreniyoruz. Dünya büyük bir korku örtüsüne bürünmüş durumda. Herkes kendince bir tedbir almaya çalışıyor. Toplantılar, konferanslar, spor müsabakaları, konserler vs. erteleniyor. Alışveriş merkezleri, barlar, pavyonlar, müzikholler, kumarhaneler kapatılıyor. Sokağa çıkma yasakları kimi yerlerde uygulanıyor. Karantina ortamları, maskeler, bağışıklığı güçlendirecek yiyecekler, eller sabunlanması, çevrenin temiz olması yönünde yönlendirmeler ve yer yer yasaklar durmadan tekrar ediliyor. Bu tedbirler dışında özellikle hasta ve şüpheli kişilerden uzak durmak, kimseyle mümkün olduğu kadar tokalaşmamak gibi tedbirlerde uygulanmaya başlandı. İşin ilginç olan tarafı devlet başkanlarının bile birbirleriyle veya diğer insanlarla tokalaşmaması göze çarpıyor. Ne kadar tuhaf değil mi?
Hatırlayın bir süre öncesine kadar Müslüman Uygurlara yaptığı akıl almaz işkence ve zulümlerle bol bol bedduamızı alarak gündemimize gelen dünyanın ekonomik anlamda birkaç devinden biri olan çin, korona denilen gözle görülmeyecek kadar küçük bir virüsün karşısında diz çökmüş durumda. İnsanlar birbirinden kaçıyor. Limanlar kapalı, uçaklar çalışmıyor. İhracat durmuş durumda. Ey zalim çin yönetimi! Hani sizin gücünüz? Hani Alemlerin Rabbine meydan okuyordunuz? Hani en büyük benim diyordunuz. Hani ne oldu o çok güvendiğiniz ekonominize? Hani askerleriniz? Nerede medya devleriniz? Bakın ne hale düştünüz? Ne kadar zayıfmış değil mi o gösterişli saltanatınız? Müslümanları karantinaya alıp işkenceler ederken bakın şimdi kendinizi karantinaya aldınız. Demek ki alemlerin Rabbi isterse sizi bir virüsle helak edermiş, dilerse buna ve daha fazlasına gücü yetermiş. Rabbim size nimet üstüne nimet verdi. Size çok az medeniyete nasip olacak şekilde yeryüzünde üstünlüğe taşıdı. Geçmişte firavun’da, nemrud’da sizin gibiydi. Ama onların da sonu helak oldu. Eğer bu kibrinizde ve tağutluğunuzda ısrar ederde vazgeçmezseniz daha büyük helakler bekleyin. Sizler Allah ile Allah’ın görünür, görünmez orduları ile boy ölçüşemezsiniz. Bunu iliklerinize kadar yaşadınız değil mi? O dehşetli korkuyu sadece zalim çinliler yaşamıyor. Aynı zamanda İtalyanlar, Amerikalılar ve diğer zalimlerde yaşıyor. Allahu alem Rabbim bu zalimlere yaptıkları zulümlerin karşılığı olarak dünyevî avans şeklinde veriyor. Daha büyüğü cehennemde…
Peki bu kadar tehlikeli ve öldürücü olan bir virüsten daha da tehlikeli bir şey var mı? İnsanları tir tir titreten, korkudan nefeslerini kesen korona’dan daha korkunç bir şey var mı acaba? Kardeşlerim bu soruya cevap vermeden önce şunu bilmek lazım ki korona Allah azze ve celle’nin ordularından bir ordu sadece. Kendisine verilen görevi yerine getiriyor. Bu virüs insana bulaştığında en fazla onu öldürür. Ancak ondan daha korkunç bir virüs daha var ki: Onun adı Şirk. Evet şirk virüsü.
Kimi zaman unuttuğumuz ve hatırlamamız gereken şey biz insanların iki yönleri vardır. Biri maddi diğeri manevi dünyamız. Maddi dünyamızı oluşturan bedenimize bir virüs zarar verse yukarıda da yazdığımız gibi en fazla ölürüz ve dünyamız mahfolur. Ancak manevi dünyamızı oluşturan ruhumuza, bilinç ve inanç dünyamıza bir şirk virüsü girmiş olsa, işte onun tahribatı sadece dünya ile sınırlı kalmaz. Aynı zamanda ahiretimizi de etkiler. Hem dünyamız hem de ahiretimiz mahfolur.
Mesela bunun örneklerini toplumumuza baktığımızda en açık şekliyle görebiliyoruz. Allah için yapılmayan bir çok şey corona virüsünden dolayı yapılmaktadır. Mesela gece kulüpleri, pavyonlar, diskolar, kumarhaneler kapatılıyor; insanlar örtünüyor, peçe gibi maskeler takıyor; kızlar, erkekler birbirine sarılamıyor, öpüşemiyor; korkudan insanlar namaza başlıyor, bol bol dua ediyor; toplumda temizlik oranı artıyor vs. Tabi bunun yanında camiler cemaatle namaza kapatılıyor, Cuma namazları bir süre erteleniyor. Olumlu olumsuz birçok gelişme yaşanıyor. Koca koca profesörler hergün televizyonlarda algı yönetimi ile toplumu yönlendiriyor. Tüm bunlar ve başka birçok durum şunu gösteriyor ki: Bu insanlar corona’dan korktukları kadar maalesef Allah’tan korkmuyor. Allah’ın haramları devletin veya bilim kurulunun kararları kadarları önemli değil. Allah’ın peygamberinin hayra ve Kur’an’a yönlendirmesi, profesörlerin ya da bazı şarlatanların yönlendirmesi kadar etkili olmuyor.
Şunu sormak gerekiyor. Yani illa bir virüs mü çıkması gerekiyordu tüm bunları yapmak için. Hayır ve güzel olan şeyler zaten Allah’ın kitabında insanlara emrettiği şeyler değil miydi? Temiz olmak, zinadan uzak durmak, kadın- erkek münasebetlerine dikkat etmek, insan haklarına saygı göstermek, kötü alışkanlıklardan ve iğrenç yerlerden uzak durmak için corona mı gerekiyordu. Yani ilahınız corona mı diye sormak lazım bu insanlara? Allah emrediyor yapmıyorsunuz, başkaları emrediyor yapıyorsunuz. Allahı hayatınıza karıştırmıyorken, devlet yöneticileri, bilim kurulu, profesörler hayatınızı kısıtlıyor ve sesiniz çıkmıyor, göz yumuyorsunuz. İşte bu açıkça şirktir kardeşler.
Bildiğiniz üzere Allah yaratan olduğu gibi aynı zamanda hükmedendir. Kainata yasalar koyduğu gibi insanoğluna da uyması gereken yasalar koymuştur. Tabi bu yasalar hep onun menfaati içindir. İnsan bu yasalara uyduğu oranda Müslümandır. Eğer kabul etmez ve uymazsa artık müslüman kalamaz. Bazen de kabul eder ama Allah’ın hükmüyle başka bir hüküm çakıştığında Allah’ın hükmünü kabul etmeyebilir. İşte bu durum şirkin korkunç görüntüsüdür. Bazen başka bir varlıktan, Allah’tan korktuğundan daha fazla korkar insan. Günümüzde devletten korktuğu kadar Allah’tan korkmayan insanlar örneğinde olduğu gibi. Bazen bir kişi sevdiği bir insanı öyle sever, öyle yüceltir ki onu Allah’tan fazla sevmiş olur ve Allah’a şirk koşar. Bugün baktığımızda son olayları tahlil edecek olursak bu şirk virüsünü toplumumuzda görmek mümkündür. İşte bu virüs en tehlikeli virüstür.
Nisa suresi 116. Ayet’te Rabbimiz bize şöyle buyuruyor: “Şüphesiz Allah kendisine ortak koşulmasını bağışlamaz. Bunun dışında dilediğini bağışlar. Allah’a ortak koşan, muhakkak ki, derin bir sapıklığa düşmüştür.”
Halkın maalesef gencinden yaşlısına kadar hemen hemen her üyesine bulaştırılmış bu şirk virüsü vallahi tir tir titrememiz, yalvara yalvara dualar etmemiz, bir an önce Kur’an’ın tevhid şurubundan içmemiz gereken korkunç bir virüstür. Genellikle gözle görülmeyen ve çok sinsice yaklaşan bu virüsten ancak Kur’an ve sünnetin emir ve yasaklarına uyarsak, tevhid davası uğrunda gecemizi gündüzümüzü değerlendirebilirsek kurtulabiliriz. Evimizde, misafirlikte, toplantılarımızda, konferanslarımızda, nasihatleşmelerimizde, her yerde, herkese tevhidi hakikatleri anlatmak zorundayız. Toplumsal helaklerin önüne geçebilmek, dünyayı en tehlikeli virüslerden koruyabilmek, dünyamızı da ahiretimizi de cennet haline getirebilmek insanoğluna gelen bu son mesajda bulunmaktadır.
Rabbim bizleri başta şirk virüsü olmak üzere bütün helaklerden muhafaza eylesin! Hayatımızı diniyle şereflendirsin! İslam ümmetini yeniden izzet dolu günler ile ödüllendirsin! Amin…