Dünyaya ne kadar değer vereceğiz?

Dünyaya ne kadar değer vereceğiz?

HABER TARİHİ: 03 Eylül 2019
3068 Kişi okudu

 

 

 

 

 

 

Sizlerde de oluyor mu bilmem, ben ne zaman bayram tatili yahut yıllık izin için memlekete gidip geri gelsem sanki hiç gitmemişim gibi hissediyorum. Tatilde çektiğim fotoğraflar ve videolar da olmasa neredeyse tatili bir rüya gibi göreceğim!

 

Aynı duyguyu öğrenciyken tatiller bitip de okul başlayınca da hissederdim. Koskoca üç aylık yaz tatili bitip de okullar başladığında sanki hiç tatil yapmamışım gibi bir duyguya kapılırdım. 

Demek ki bir hafta da olsa üç ay da olsa insan bir yer veya zamandan geçip de asıl döneceği yere ve zamana döndüğünde sanki daha önceki süreci hiç yaşamamış gibi oluyor. 

İşte bunun tıpkısının aynısı dünya ve âhiret için de söz konusu. Âhirete gittiğimizde de bize dünya hayatı –kaç yıl yaşamış olursak olalım- günün kısa bir vakti gibi gelecek. Şimdi mahşer meydanında Rabbimizin inkârcılarla yapacağı şu konuşmaya kulak kesilelim:

“ (Allah inkârcılara) "Yeryüzünde kaç yıl kaldınız?" diye sorar. "Bir gün veya günün bir kısmı kadar kaldık. İşte sayanlara sor" derler. Buyurur: Sadece az bir süre kaldınız; keşke siz (dünya hayatının bu kadar kısa olduğunu) bilmiş olsaydınız! Ne o, yoksa sSizi sadece boş yere yarattığımızı ve sizin hakikaten huzurumuza geri getirilmeyeceğinizi mi sanıyordunuz?” (Müminûn, 112-115)

Kâfirlerin, dünya hayatının kısalığı konusundaki acı gerçeği mahşer meydanında nasıl anlayacakları şöyle tasvir edilir:

“Onlar kendilerine vaad edilen azabı gördükleri gün sanki dünyada sadece gündüzün bir saati kadar kaldıklarını sanırlar.” (Ahkaf, 35)

Allah Resûlü (s.a.v.) bu gerçeği daima hatırlatmıştır. Nitekim o, bir gün elini Hz. Ömer’in oğlu Abdullah’ın omzuna dostça koyarak ona şöyle demişti: 

“Ey Abdullah! Dünyada bir garip (yabancı) veya yolcu gibi ol!” (Buharî, “Riqaq”, 3)

(Bu hadisi okuduğumda Bazen düşünüyorum: O mübârek el benim sırtıma da değip aynı tavsiyede bulunsaydı ben yine şimdiki gibi bir hayat mı yaşardım? Büyük ihtimal hayır! Beni, Hz. Ömer’in oğlu Abdullah gibi yaşamaktan ayıran şey, sadece o mübârek elin omzuma değmemiş olması mı? Eğer mesele Allah Resûlü'nün sözü ise aynı söz bize kadar gelmiş. Mesele sadece bir elin omuza dokunması değil, o omuz sahibinin imanı. Neyse…  Konuya devam edelim.) 

Allah Resûlü bunu sadece ashabına hatırlatmakla kalmıyor aynı zamanda kendi hayatında da uyguluyordu.  İsterseniz Hz. Ömer’in oğlu Abdullah’ın anlattığı şu olaya bir bakın:

Allah Resûlü (s.a.v.) bir gün mescitte bir hasırın üzerinde uyuyakaldı. Vücudunun hasıra temas eden yerinde hasırın izleri çıktı. Resûlullah uyanınca ashab-ı kiram kendisine “Ey Allah’ın elçisi! Senin altına bir döşek sersek” dediler. Bunun üzerine Allah Resûlü (s.a.v.) şöyle buyurdu:

“Benim dünya ile ne işim olabilir? Benim dünyadaki durumum, bir ağacın altında bir süre gölgelenip dinlendikten sonra gölgeyi terk edip yoluna devam eden yolcunun durumu gibidir.” (Tirmizî, “Ebvâbü’z-zühd”, 44; İbn Mâce, “Ebvâbü’z-zühd”, 3)

(Şimdilerde ortopedik yataklar, kaz tüyü yastıklar bize yetmiyor ya neyse...)

Şimdilerde hepimiz “dünyevileşme” hastalığından şikâyet ediyoruz. Aymadığımız takdirde sonu cehenneme çıkacak olan bu tünele girdik gireli nefsimizi de neslimizi de bir türlü buradan çıkaramıyoruz. Dünyayı tabi ki boşlamayalım, terk etmeyelim, yok saymayalım; çünkü biz dünyanın âhiretin tarlası olduğuna iman etmişiz. Cennetin dünyada iken yapıp ettiklerimizle kazanılacağına iman etmişiz. Ancak fenâ olan şu: Biz dünyanın faniliğini unutup onu baki saymaya başladık. Mezar taşlarında, Allah’ın ebedîliğini ifade etmek üzere yazdırılan “Hüve’l-Bâkî (Baki kalacak olan yalnızca O’dur!) ifadesini bir mezar taşı klişesi gibi görmeye başladık!

Biz, tam da merhum Câhit Zarifoğlu’nun yakındığı şeyi yaptık. Ne demişti o?

“Burası dünya

Ne çok kıymetlendirdik, 

Oysa bir tarla idi 

Ekip biçip gidecektik.”

Rabbimiz bizlere bir yolculukta olduğumuzun şuuruna ermeyi ve yolculuğun gereklerini yerine getirmeyi nasip eylesin.

 

(Soner Duman/3.Muharrem.1441/02.Eylül.2019/Pazartesi)



ÜYE GİRİŞİ